DÜNYAYI KURTARAN KADINLARDA ARA

15.2.12

ciciler


Biliyorsunuz şimdiye kadar ürün yelpazemiz kaplar ve yıkanabilir pedler ile sınırlıydı. Bu yelpazeyi artık genişletmeye başlıyoruz. Aşağıda hem şimdiye kadar sunduğumuz ürünlerin hem de seçtiğimiz bazı yeni ürünlerin bilgilerini bulabilirsiniz. Yıkanabilir ped kullanmak sizin için fazla radikal bir yenilik mi? Sağlıklı, ekolojik, ucuz ve rahat menstruasyon için daha bir sürü seçeneğiniz var!

MeLuna Menstruasyon Kabı

MeLunalar şimdiye kadar üç boydu, ekstra büyük boy seçeneği ise piyasaya yeni sürüldü.

Küçük boy: Çap 40mm, Derinlik 40mm, Kapasite ~10ml deliklere kadar, 15ml ağzına kadar, Renk seçenekleri: renksiz, kırmızı, mor
Orta boy: Çap 45mm, Derinlik 45mm, Kapasite ~15ml deliklere kadar , 21 ml ağzına kadar, Renk seçenekleri: renksiz, kırmızı, mor
Büyük boy: Çap 45mm, Derinlik 54mm, Kapasite ~24ml deliklere kadar , 32 ml ağzına kadar, Renk seçenekleri: renksiz, kırmızı, mor

YENİ! Ekstra büyük boy: Çap 47mm, Derinlik 56mm, Kapasite ~30ml deliklere kadar , 42 ml ağzına kadar, Renk seçenekleri: renksiz ve mor

YENİ
! MeLuna soft: %25 daha yumuşak malzemeden üretilen bu kapların katlanarak yerleştirilmesi ve çıkarılması daha kolay, ancak biraz el alışkanlığı gerektiriyor... Küçük, orta, büyük ve ekstra büyük boylarda.

MOJİMİ Yıkanabilir Ped: 


Uzunluk 27 cm, kırmızı ve kırmızı ekoseli pamuklu kumaştan


Ve dilerseniz günlük kullanım için;
YENİ! MOJİMİ Günlük ped:
Uzunluk 21 cm, beyaz ve beyaz çiçek desenli pamuklu kumaştan








YENİ! LEVANT Sünger

Evet, bildiğimiz deniz süngeri. %100 organik malzeme dışında hiçbir şey içermez. Islandığında yumuşayarak serviksin şeklini alan süngerlerin kullanım süresi 1 yıldır. Sünger yoğun günlerde 2-3 saatte, hafif günlerde 4-6 saatte bir çıkarılmalı, soğuk su ile durulandıktan sonra (sıcak su kanı pıhtılaştıracağı için) tekrar yerleştirilmelidir. İstenirse yerleştirmeden önce bir kez de ılık suyla yıkanabilir. Menstruasyon döngünüz başlamadan önce ve bittikten sonra temizlik için süngerin sirkeli ya da hidrojen peroksitli suda bir kaç saat bekletilmesi dezenfeksiyon sağlayacaktır. Ayrıca hidrojen peroksit uygulaması koyulaşan rengi de açacaktır. Yine çay ağacı yağı damlatılmış su da dezenfeksiyon için idealdir. 7 cm uzunluğundaki süngerler yoğun akıntı için uygun olup orijinal boyutuyla denendikten sonra arzu edilirse kesilerek küçültülebilir. Ayrıca akıntınız fazla ise iki tanesi aynı anda da kullanılabilir. Doğal sünger kesinlikle kaynatılmamalıdır. Eğer vajinal bir enfeksiyon yaşarsanız daha önce kullandığınız süngeri atarak yeni bir sünger kullanmaya başlamanız tavsiye edilir. Sünger kullanımı hakkında sorularınız için bize ulaşabilirsiniz.

YENİ! JOYDIVISION Soft Tampon

Menstruasyon sırasında sorunsuz cinsel ilişki için tasarlanmış, kimyasal madde içermeyen sünger tamponlar; kesinlikle bir doğum kontrol yöntemi değildir. Her bir tampon kullanma kılavuzu ile birlikte gönderilir. Sorularınız için bize ulaşabilirsiniz.

8.1.12

bir de diş macunu meselesi var

Yeri gelmişken şu diş macunu konusunu da konuşalım değil mi? Önceki yazıda bahsettiğim gibi, benim 2 senedir kullandığım formül eşit miktarda karbonat ve tuz, esansiyel yağ ile dilediğiniz kıvamı tutturacak kadar suyu bir kapta karıştırıyorsunuz ve istediğiniz aromada bir diş macununuz oluyor. Tuzun deniz tuzu ve mümkün olduğunca ince öğütülmüş olması tercih edilir. Nane ve limon yağları klasik tercihler, ben diş hassasiyetine de iyi geldiği için karanfil yağı kullanıyorum. Bu tarifi sayısız blog ve internet sitesinde gördüm ama Ross ve Jenny Mars'ın Getting Started in Permaculture (Permakültüre Başlangıç) kitabında okuduğumdan beri gönül rahatlığıyla kullanıyorum.

Bu diş macunu meselesi tabi oldukça hassas. Diş sorunlarıyla başa çıkmak hem çok sancılı, hem pahalı hem de uzun zaman alabiliyor. Bu tür ev yapımı tarifleri verenler mutlaka uyarıyorlar, diş hekiminize danışmadan kullanmayın diye. Ancak biliyoruz ki bazı diş hekimleri bu tür formüllerin kullanımını kesinlikle önermiyor ve piyasadaki diş macunlarını kullanmamızı istiyorlar. Bazıları ise gayet olumlu bakıyor. Endüstriyel ürünlerden ziyade ev yapımı formülleri neden tercih ettiğimizi yorumlarda tartışalım. Bu yazıda birkaç tarif ve ilginç bilgi paylaşmak istiyorum.

Bu yazıyı yazmama vesile olan ve daha önce hiç duymadığım tarif SadeceAnne'den:

  • Bir ölçek “Bentonite Clay” (bir çeşit doğal kil, faydaları saymakla bitecek gibi bir meret değil)
  • Bir ölçek su
  • Bir ölçek toz halinde xylitol (opsiyonel)
  • Bir kaç damla okaliptüs esansiyel yağı (biz bunu koymadık)
Bunun dışında en sağlıklı formüller tuz ve/veya karbonat, ferahlatıcı aroma katmak için esansiyel yağlar, kıvam oluşturmak için hindistan cevizi yağı, dezenfeksyon için oksijenli su ve doğal tatlandırıcı olarak xylitolün kombinasyonlarından oluşuyor. Karbonat temelli bu macunların her gün kullanılmasının dişlere zarar verdiğini iddia edenler de var, yıllardır bu formülü kullanıp çok memnun olanlar da...

Diğer bir cephede Dr. Gerard F. Judd, Good Teeth From Birth to Death (Doğumdan Ölüme İyi Dişler) kitabında ve yazdığı diğer makalelerde gliserinsiz doğal yağlardan üretilmiş sabun kullanmayı öneriyor! Dr. Judd diş bakımı ile ilgili mineral ve vitamin takviyeleri de içeren bütüncül bir program oluşturmuş, bunu anlatmak için önce kitabı okumak lazım. Ama bu önerilerin birkaç temel dayanağı var ki diş bakımı konusunda tamamen farklı bir bakış açısını işaret ediyor o yüzden bahsetmeliyim:
  • Diş ve diş etleri kendilerini temizleme mekanizmalarına sahiptir ancak dişe zarar veren en önemli faktör asitli yiyeceklerdir, bunlar tüketildiğinde su, süt ya da kahve gibi asitliği olmayan sıvılardan bir yudum alınması, ya da gargara yapılması bu etkiyi ortadan kaldıracaktır.
  • Diş minesinin zarar görmesinin diğer önemli nedeni dişlerin ihtiyaç duydukları mineralleri düzenli olarak dışardan edinememesi. Çünkü gliserinli macunlar dişleri kaplayıp mineral emilimini engelliyormuş. Gliserin 11 kez çalkalamayla ancak arınırken doğal sabunla fırçalarsanız 2 çalkalamayla dişlerinizi mineral emilimini engelleyici tabakadan arındırabilirmişsiniz. Bunu denemeyi planlıyorum, çok küçük miktarda ve suyla inceltilmiş, belki biraz da esansiyel yağ damlatılmış zeytinyağı sabununun tadını kaldırabilirmiyim görelim.
  • Sanıldığı gibi şeker ve bakteriler diş çürümesine yol açmazmış! Şeker tükürük üretimini arttırdığı için tersine dişleri korumak için faydalı bile diyor. Halbuki susam sokağındaki dişleri hapur hupur yiyen mikroplar çok inandırıcıydı.
  • Florür aslında bir zehir ve atık sularımızdaki kimyasallar içme suyumuza geri karıştığı için bizim az miktarda kullandığımız florürler sularda birikip ölümlere neden oluyor. Florür nedeniyle ölüm sayısı arsenikten kat kat fazlaymış!
Bir başka yeryüzü dostu yaşam sitesinde yine daha önce duymadım bilgilere rastladım. Mesela yenebilen tüm yeşil bitkilerin (maydanoz, kişniş, kereviz sapı gibi) çiğ olarak çiğnendiğinde florür kaynağı olarak dişleri güçlendirdiği, yeşil çayın iyi bir gargara olduğu, ağız kokusunun genellikle dil üzerinde oluşan bir tabakadan kaynaklandığı ve ters bir bir kaşık yardımı ile hafifçe kazınarak bu tabakanın temizlenebileceği, diş temizliğinde karbonat (sodyum bikarbonat) size fazla güçlü geliyorsa yerine daha hafif olan kalsiyum karbonat (tıbbi kireç) kullanılabileceği...

Sizin denediğiniz ve tavsiye ettiğiniz ev yapımı diş temizleme formülleri var mı?

6.1.12

şampuansız yaşanır mı?

Zeytinyağının membağında yaşadığım ve musluğumdan akan su dağdan geldiği için birkaç yıldır zeytinyağı sabunu dışında saçıma hiçbirşey sürmediğimi her fırsatta söylüyorum. Suları sert olmayanlara da hep tavsiye ediyorum. Dişlerimi tuz, karbonat ve karanfil ya da nane yağından yaptığım macunla fırçalıyorum, koltuk altı deodorantı olarak karbonat kullanıyorum, ev temizliğinde yine zeytin yağı sabunu, kül suyu, sirke ve karbonat tüm ihtiyacımı görüyor. Evet ortalama bir kadın için çamaşır suyu ve saç kremi vazgeçilmez şeyler biliyoruz ama vücudunuzu maruz bıraktığınız ve kanalizasyon yoluyla doğaya saldığınız kimyasalların alternatifleri olduğunu bilip bilinçli tercihler yapmanıza vesile olmak istiyoruz. Haydi en kolay başlayabileceğiniz yerden siz de başlayın! İşte cesaretlendirici bir örnek.
Doğa dostu yöntemlerle inşa ettikleri küçük evinin güncesini takip ettiğimiz Zeynep sayesinde güzel bir anne bloguyla daha tanıştık. Sade Anne Tsh, kendisi ve ailesi için şampuan masrafından ve şampuanların içerdiği kimyasallardan kurtulmak için denediği bir yöntemi paylaşmış.










Yazıyı biraz özetleyerek çeviriyorum:
Birkaç ay önce şampuansız temizlikle ilgili internette yazılar okumaya başladım. Ama birçoğunuz gibi benim de kafam karışıktı. Buna gerçekten gerek var mıydı? Şampuan kullanmanın ne zararı vardı? Saçımız yağlanıp kokmaz mıydı? Sonuçta çok sevdiğim blogların 12incisinde de bu konseptle karşılaşınca denemeye karar verdim. Sonuçtan memnun olmazsam şampuanlarıma geri dönebilirdim. Ama eğer memnun kalırsam ucuz, kolay ve
zehirsiz bir saç bakım yöntemi bulmuş olacaktım.

Neden?
İşin nasıl kısmına geçmeden önce nedenini anlatmam daha iyi olacak. İnternette bu konuda çok değerli bilgiler var ama bana hitap eden birkaç noktayı paylaşmak istiyorum.
1. Şampuan bir deterjandır: Şampuan saçınızı temizlemek için vücudunuzun doğal olarak ürettiği sağlıklı yağlardan arındırır. Bu yağların üretilme amacı saçınızı korumak, yumuşatmak ve sağlamlaştırmaktır. 20. yüzyıla kadar insanlar geleneksel sabunlarla, bu önemli yağları arındırmadan saçlarını temizliyorlardı. Ancak endüstriyel yerleşimlerde suyun mineral yapısı daha ağır olduğu için sabun iyi sonuç vermemeye başladı.
2. Şampuanlarda birçok kimyasal madde var: Ailecek gıda kılığına girmiş paketli kimyasallardan uzak durmaya çalışıyoruz. Ancak derimiz en büyük organımız ve son derece geçirgen bir yapısı var. Derimizle temas eden maddeler kana çok daha hızlı karışıyor. Gıdamıza bu kadar dikkat ederken derimize sürdüğümüz şeylere de dikkat etmek mantıklı değil mi? Şampuan da bu kategoriye dahil olduğu için bir alternatif arayışındayız. Çoğu şampuan saç tellerini kaplayarak yapay bir parlaklık kazandıran petrol yan ürünü mineral yağlar içeriyor. Bu yağlar deri tarafından emilemediği için doğal yağların kafa derisi tarafından atılmasını da engelleyerek daha fazla temizlik ihtiyacı yaratıyor. Bu yüzden şampuan kullandıkça ihtiyaç artıyor.
3. Şampuan gereksiz masraf yaratıyor: Yani şampuan gerçekten işe yaramadığı için bir de üstüne başka saç bakım ürünleri kullanmayı gerektiriyor. Doğal yağları kaybettiğimiz için krem, köpük gibi doğal olmayan maddelerle saçımızı şekillendirmek zorunda kalıyoruz. Biz ise ucuz ve sade yaşamak isteyen bir aile olarak gerçekten ihtiyacımız olmayan şeyleri hayatımızdan çıkarmaya çalışıyoruz.

Nasıl?
Karbonat dostunuzdur: Karbonat evde pek çok kullanımının yanı sıra saçınızda da mucizeler yaratır. Karbonat en zayıf alkali maddedir ve saçınıza zarar vermeden temizler. Bir çok doğal temizlik formülü gibi burada da durağan bir tarif veremeyiz, kendinize uygun oranları deneyerek bulmanız gerekir. Standart oranlar 1 yemek kaşığı karbonata bir bardak su olarak veriliyor. Kalın güçlü saçlar için karbonat miktarını arttırıp zayıf ince saçlar için azaltabilirsiniz. Ben bir su şişesine bir kaşık karbonat koyup sonra suyla dolduruyorum ve kullanıma hazır oluyor. Duştayken saçımı önce ıslatıp sonra karbonatlı karışımla saç diplerine masaj yapıyorum, yağlar saç dibinde yoğunlaştığı için diplere uygulamanız genellikle yeterli oluyor. Birkaç dakika bekledikten sonra duruluyorum.
Elma sirkesi diğer dostunuzdur: Elma sirkesi hafif asitlidir ve saç kreminin yerini tutar. Saç tellerini çözer, gözenekleri sıkılaştırır ve saçın pH dengesini sağlar. Karbonat gibi bu da bir kaşık sirke ile bir bardak suyun karışımı şeklinde kullanılıyor. Bu karışımlar için eski şampuan şişelerini kullanıyorum. Saçım biraz yağlı olduğu için sirkeyi sadece uçlarda kullanıyorum.
İşte saç bakım rutinim bu.
Ek bilgiler:
· Birkaç hafta ya da birkaç aylık bir geçiş süreciniz olabilir. Saç deriniz alışkın olduğu gibi deterjanla temizlenmediği için normalden fazla yağ üretebilir. Benim için geçiş süreci iki hafta sürdü ve çok da korkunç bir durumla karşılaşmadım.
· Duyduğuma göre zamanla karbonat ve sirkeyi de bırakıp sadece suyla temizlemek de mümkünmüş. Ben henüz o aşamaya gelmedim.
· Geçiş sürecinden sonra saçınızın hala çok yağlı olduğunu düşünüyorsanız, daha az sirke kullanabilir ya da hiç kullanmayabilirsiniz. Bazıları sirke yerine limon suyu kullanıyorlar.
· Saçınız fazla kuruysa daha az karbonat kullanın ve sirke yerine bal kullanmayı deneyin.
· Bunlar dışında bir şey kullanmıyorum, saçlarım eskisinden çok daha güzel görünüyor ve çok kolay şekil alıyor.
· Bu formülü çocuklarda da kullanıyoruz. Hormonları aktif olmadığı için saçları çok daha az yağ üretiyor ve haftada bir kez yıkamak yetiyor.

Tsh orijinal yazısından iki yıl sonra bize hala bu formülü kullanıp kullanmadığı hakkında da bilgi vermek için bir yazı yazmayı da unutmamış. Bu yazıda bahsettiği formülü iki yıldır kullanmaya devam ettiğini belirtip bazı sorulara da cevap vermiş:

1. Sirke kötü kokmuyor mu?
Hayır. Kullandığınız sırada kokuyu alıyorsunuz ama duruladıktan sonra koku tamamen kayboluyor.
2. Saçını hangi sıklıkla temizliyorsun?
Mevsime bağlı aslında ama ortalama 4-5 günde bir. Şampuan kullanmadığım için vücudum boş yere fazla yağ üretmiyor.
3. Formülü denedim ve saçım çok sert/yağlı/kuru/yapış yapış oldu. Nerede hata yaptım?
Ben konunun uzmanı değilim ama, muhtemelen sadece kullandığınız formülü kendinize göre ayarlamanız gerekiyor. Bazı arkadaşların sirke yerine bal kullandığını ya da karbonatı çok az suyla macun kıvamında kullandıklarını biliyorum.
4. Şampuan çok mu kötü bir şey?
Hayır. Ama şampuan kullanmamak ben ve ailemin yaptığı küçük şeylerden biri ve çok faydasını görüyoruz. Saç bakım ürünleri masrafımızdan tasarruf ediyoruz, saçımızın daha sağlıklı olduğunu hissediyoruz ve şampuan imalatı ve kullanımının yarattığı çevre kirliliğine katkıda bulunmamış oluyoruz.
Tsh'in yazısı birçok yorum almış; sorular, öneriler, deneyimler...biz de sizin şampuansız saç temizliği hakkındaki görüş ve deneyimlerinizi merak ediyoruz.

2.1.12

yeniyıl yazısı olmazsa olmaz :)

Umarız bu yılbaşını tüketim toplumunun kurbanı olmadan, sevdiklerinizle anlamlı bir şekilde geçirmişsinizdir. 2012 ile ilgili kehanetlere çok da takılmadan biz bu yıl da dünya için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Blogu açtıktan bir süre sonra, Zumbaracı Cihan'ın önerisiyle facebook sayfamızı da açmıştık. Kullananlar biliyor; fikirleri, haberleri paylaşmak için o kadar kullanışlı bir ortam ki tembellik yapıyor, facebook sayfamız bu yüzden blogun önüne geçmiş durumda. Ancak gündelik olarak takip etmek daha kolay olsa da geri dönüp arşiv incelemek çok zor. Bu yüzden 2012 için tuttuğumuz niyetlerden biri de bu durumu değiştirip hem bloga daha fazla özgün içerik girmek, hem de facebookta yaptığımız paylaşımları bloga da taşımak. Bu konuda sizlerin yardımına ilk günden beri açığız ama bu vesileyle tekrar hatırlatalım. Dünyayı Kurtaran Kadınlar hakkındaki fikir görüş ve önerilerinizi, blog içeriğine ya da facebook sayfasına aktif katılımınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.

6.11.11

Cesur Filiz'in Yeni Dünyası

Filiz, bir yazar, şair, seyyah, grup süreçleri ve diyalog kolaylaştırıcısı ve sosyal girişimci. Onunla önce permakültür ağı üzerinden sanal olarak, sonra bir Kazdağları Otoburları buluşmasında şahsen tanışmıştım. O gün bugündür, yaptıklarının ve yazdıklarının sıkı takipçisiyim. Şu an içinde bulunduğu ve aslında hepimiz adına çıktığı yolculuğu sizlerle paylaşmak istiyorum.


Aslında Sürdürülebilir yaşam blogundan tanıdığımız Filiz 2005 yılından beri geliştirdiği sayısız projeyle Türkiye'deki sürdürülebilir yaşam hareketine inanılmaz bir ivme kazandırdı. Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, Türkiye Permakültür Ağı ve Slow Food Gençlik Gıda Hareketleri, Türkiye’deki ilk Art of Hosting Participatory Leadership eğitimi, Ekolojik Mimari ve Doğal Yapı Atölyesi ve Anadolu Jam buluşması bunlardan bazıları. Son görüşmemizde birinci Türkiye Permakültür Buluşması'nın organizasyon ekibinde beraber yer alma zevkini yaşadığım sevgili Filiz şu anda dünyanın ve insanlığın dönüşümü ve cesur yeni dünyanın doğumu ile ilgili hikayeler toplamak ve paylaşmak üzere yollarda…


Filiz yolculuğuna cesur yeni dünya adını verdi. İnsanlık tarihindeki en önemli geçiş sürecinin hikayesini bizimle paylaşmayı amaçlıyor. Kendilerini ve toplumlarını dönüştürürken Cesur Yeni Dünya'yı yaratan cesur insanların ilham veren hikayelerini... İlk ayağı Amerika'nın batı kıyısında gerçekleşen proje, dünyanın ve insanlığın içinde bulunduğu geçiş sürecinde bireylerin ve toplulukların dönüşümü ve yeni dünyanın yaradılış süreciyle ilgili hikayeler paylaşıyor. Permakültürden alternatif ekonomiye, şamanik uygulamalardan Amerika'daki İşgal Et (Occupy) Hareketine, sürdürülebilir yaşama dair pratik bilgilerden spiritüel uygulamalara kadar pek çok farklı konuda hikayeleri görsellerle paylaşan Filiz Telek hepimizi bu öğrenme yolculuğuna eşlik etmeye ve ilham almaya davet ediyor ve diyor ki:


"Pek çok kadim bilgi ve öğretiler bize gerçekliğimizi düşüncelerimizle, hayal ederek yarattığımızı söylüyor. Dünyaya dair inandığımız bir hikaye gerçekliğimiz oluyor. O halde yeni bir dünyayı hayal ederek yaratabilir, gerçekliğimize dönüşen hikayeyi yeniden yazabiliriz. Hem de içinde olduğumuz bu kritik noktada...Cesur Yeni Dünya, sürdürülebilir, adil, bereketli bir dünyanın ŞİMDİ ve GERÇEK olduğunu gösterecek. Bu, uzak bir geleceğe ait vizyon değil; bu içinde olduğumuz ana ait bir vizyon. Bu yeni gerçekliği, yaratıcılıkla, cömertlikle, dehayla ve dayanışma içerisinde ilmek ilmek dokuyan kişi ve toplulukların hikayelerini anlatacağım burada. Siz de benimle Cesur Yeni Dünya’yı keşfetmek ister misiniz?




Filiz bu yoluculuğunda kitle fonlaması sistemi kullanıyor, destek olmak isterseniz www.indiegogo.com/sacredresonance bağlantısından katkı verebilirsiniz.

29.8.11

başka bir dünya mümkün diye yola çıktı...

.... Türkiye'ye zaman bankası kavramını getirdi!

Dünyayı kurtarmaya niyetli birbirinden güzel kadınlardan bu sefer hangisini tanıtsak diye düşünürken Ayşegül Güzel aradı ve seninle röpörtaj yapmak istiyoruz dedi. Onunla tatlı sohbetimizin ardından sıcağı sıcağına ben de size onu tanıtayım dedim.

Ayşegül girişimci ve yaratıcı kişiliğini önce pazarlama, sonra innovasyon sektörlerinde değerlendirmeye çalışmış, bizim şansımıza göçmenler üzerine bir araştırma projesinde yer alınca gönlünde yatan aslanın sosyal girişimcilik olduğunu keşfetmiş.

Uzun zamandır http://baskabirdunya.wordpress.com/ adresinde sosyal girişimcilikle ilgili bilgi ve deneyimlerini paylaşarak etrafına ilham saçıyor. Bununla da kalmıyor, Barselona'dan dönerken oradaki yaşam deneyimini kullanarak bizlere çok büyük bir hediye yapıyor: Zaman Kumbarası, yani ZUMBARA.
"Zumbara paylaşarak hayatı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek isteyen insanların buluştuğu bir topluluk diyebiliriz. Zaman Bankası sistemi ve sosyal ağlardan (internetten) güç alan bu web sitesi ihtiyaç anında herkesin zamanının eşit değerde olduğunu vurgular. Eşitlikçi ve adaletçi bir sistemdir. Hayatta paradan daha önemli şeyler olduğunu, gerçekten sahip olduğumuz tek şeyin zamanımız olduğunu hatırlatır. Farklılıklarımızın bizi zenginleştirdiğini, birbirimize ihtiyacımız olduğunu tecrübe ettirir. Güven, karşılıklılık ve katılım (sosyal sermaye)sağlar."
Zumbara'yla tanıştığımda küçük bir kasabada masa başı bir işte çalışıyor bu sırada permakültürle ilgili araştırmalar yapıyordum. Dünyanın başka yerlerinde paranın geçmediği hizmet paylaşımı sistemlerinin varlığını okuyordum. Türkiye'de böyle bir sistem kurulduğunu duyunca hiç düşünmeden kayıt oldum, benimle aynı şehirde hiç üyesi olmamasına aldırmayıp birkaç ay içinde 4 farklı şehirden 6 kişiyle telefon ve e-posta üzerinden hizmet paylaştım. Zumbara'da paylaşabileceğiniz hizmetler hayal gücünüzle sınırlı; masaj da yapabilirsiniz, avizenizi de taktırabilirsiniz, bisiklete binmeyi öğretebilir ya da bahçenizi çapalatabilirsiniz. Paranın geçmediği ve herkesin zamanının eşit değerde olduğu bu dünyaya Zumbara kayıt sayfasından girip süprizlerle dolu bu serüvene siz de katılsanız ne güzel olur. Zumbara'nın Günlüğü'nü de takip etmeyi unutmayın.

Şimdi yazılarına yakından bakınca iyice anladım Ayşegül'e hissettiğim yakınlığı. Dünyayı Kurtaran Kadınlar'ın bakış açısını öyle güzel ifade etmişki;

"evet, başka bir dünya mümkün ve bunu sağlayacak olan güçlü ve sorumluluk sahibi bireyler"


21.8.11

Selen'le Agroekoloji ve Nostalji

Blogumuzu en başından beri, dünyayı küçük zarif kadın adımlarıyla kurtarabileceğine inanları bir araya getiren bir yer olarak düşledik. Biliyorsunuz değil mi, ekranın sağ tarafında bu kadınlardan bizim keşfedebildiklerimize sizin de ulaşabilmeniz için bir bağlantı listesi var. Ama sadece bir listeyle onlara hak ettikleri yeri verdiğimizi tabii ki düşünmüyoruz. Hep bu kadınları size kendimizce anlatsak istiyorduk. İşte o gün geldi! Tazecik bloguyla nostalji ve ekoloji yolcuğunu anlatmaya başlayan Selen bize ilham verdi.

Selen'i Agroekoloji Günlüğü'nden tanıyorduk. Sonra Türkiye Permakültür Buluşması sayesinde güzel yüzünü gördük tatlı sohbetini yaşadık. Şimdi
kendisi yepyeni blogu Yoksa Siz Hala? da bize en taze yolculuklarını anlatıyor.

Selen arkeoloji ve sanat tarihi eğitiminden sonra doğal tarımın ve sağlıklı gıdanın peşine takılmış bir gezgin. Yurtdışında agroekoloji, yani gıda ve tarım sistemleri üzerine eğitim alıyor. İnsanoğlu olarak el birliği ile doğaya verdiğimiz zararları tersine çevirebilmek için sürekli bir şeyler öğrenme, hayatında bir şeyleri değiştirme ve bu denemelerini bizlerle paylaşma çabasında. Mesela geçenlerde kendi üzerinde deneyip test ettiği ev yapımı doğal deodorant denemesini blogunda bizimle paylaştı.

Selen dünya ve kendisi için doğru, sağlıklı, sürüdürülebilir olanı arayışında geleceğe baktığı kadar geçmişe de bakıyor. En çok da bu yönüyle özel. Yazılarını okurken insanı bir merak sarıyor, acaba Selen'in anneannesinden babaannesinden neler öğreneceğiz diye.

Selen'in çok eski bir arkadaş samimiyeti ile paylaştığı anıları, yolculukları, hayalleri ve fotoğrafları için teşekkür ediyor, iki blogunu da ziyaret etmenizi hararetle tavsiye ediyoruz.

16.8.11

rahim ağzı kanseri ve HPV aşısı


HPV aşısı ile ilgili televizyon reklamlarını izler izlemez kafamda koca koca soru işaretleri oluşmuştu. Bu kadar büyük bir tehdidi nasıl daha önce duymamıştık ve neden bu önemli aşı daha meydanda yokken şimdiden televizyonda reklamı yapılıyordu. Tam da modern kadının yaşam biçimine vurgu yapıp, sizi gidi cinselliğini özgürce yaşayan kadınlar, bu yediğiniz naneler yanınıza kalmayacak mesajını veriyorlardı.

Aradan uzun zaman geçti, HPV aşısı, bu kadar da önemli olmasına rağmen gündemden düştü, benim de arkadaşlarıma aman ha iyice araştırın bu işin aslını, kanmayın reklamlara diye uyarma ihtiyacım ortadan kalktı...bugün şu yazıyı facebookta görene kadar....

evet tek taraflı bir yazı, ben şahsen dünden ikna olmuştum, herkesin kendi araştırmasını yapıp kendi kararını vermesi için paylaşıyorum;
http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2010/07/16/yazilar/elestirel-yazilar/ilaclar/rahim-agzi-kanseri-ve-hpv-asisi-hakkinda-bilimsel-gercekler/

18.7.11

temizlik!

Hem Türkiye Permakültür Buluşması, hem de Onur Haftası etkinliklerinde doğal menstruasyon ve alternatif ürünler konusu oldukça ilgi gördü. Türkiye'de en az bilinen alternatif ürün olan menstruasyon kapları hakkında sorular arttı. Menstruasyon sırasında tabiki temzlik başlıca kaygılarımızdan. MeLuna kapların temizliği hakkında aşağıdaki ayrıntılı açıklamayı Menstrüasyon Kabı da Neyin Nesi? Nasıl Kullanılıyor? başlığı altına ekledik. Unutmayın, bu bilgiler Termoplastik Elastomer'den üretilmiş MeLuna kapların temizliği için geçerli. Diğer malzemelerden üretilmiş farklı markaların kapları için temizlik koşulları farklı olabilir. Lütfen satın aldığınız firmadan bilgi alın.
MeLuna'nızın Temizlenmesi
Menstruasyon dönemi sonunda ve öncesinde MeLuna kaynatılarak kolayca dezenfekte edilir. Kaynatarak temizlik için Meluna'yı yeterli miktarda kaynar suda 1-2 dakika bekletin. MeLuna'nın kaynatma kabının dibine değmeden suda yüzmesine yetecek kadar su kullanmayı unutmayın. Prensip olarak MeLuna'yı dezenfekte etmek için herhangi bir tencere, çaydanlık, cezve kullanılabilir.
Temizik için diğer yöntemler ise piyasada bulunan dezenfektanlar, oksijenli su (H2O2) ya da klorlu sudur. Bu tür kimyasalları kullanmayı tercih ederseniz MeLuna'yı tekrar kullanmadan önce iyice durulayın.
Meluna'nızın Kullanım Sırasında Temizlenmesi
Kullanım sırasında temizlik için akar suda durulama yeterlidir. Daha derinlemesinde temizlik isterseniz vajina temizleyicileri kullanabilirsiniz (pH 3,5).

Birçok kadın kabı idrarı ile dezenfekte ederek kullanır. Normal koşullarda idrar sterildir. Yahut MeLuna'yı tuvalet kağıdı ya da peçete ile silebilirsiniz. Eğer yanınızda su bulundurursanız MeLuna'yı yıkayıp tekrar yerleştirebilirsiniz.
Menstruasyon dönemi bittiğinde MeLuna bir önceki başlıkta açıklandığı gibi dezenfekte edilmeli ve ürünle birlikte gönderilen kesesinde saklanmalıdır.

8.6.11

dünyayı kurtaran kadınlar türkiye permakültür buluşmasında


Dünya hızla değişiyor. Bunun en büyük kanıtı, daha 2 yıl önce Türkiye’de permakültürü
tanıyanların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bugün geniş katılımlı bir permakültür
buluşmasını gerçekleştiriyor olmamız. Geçtiğimiz son üç yılda düzenlenen eğitimler ve
uygulamalar, bilgi ve deneyim paylaşımı sonucu permakültür felsefesi ve uygulamaları
ülkemizde de yerleşmeye ve permakültürle ilgili bir bilgi ve tecrübe birikimi oluşmaya başladı.
Adil, dengeli ve çeşitliliği destekleyen, sürdürülebilir bir yaşam için bilgi, deneyim ve yüreklerimizi paylaşmaya davet ediyoruz sizleri.

İçerik ve katılım konularında ayrıntılı bilgiye http://permakulturplatformu.org/?p=1519 adresinden ulaşabilirsiniz.

Buluşmada "ay çadırı" başlıklı bir söyleşi/atölye düzenleyip hem ekolojik menstruasyon ürünleri hakkında bilgi verecek hem de yıkanabilir ped yapmayı öğreneceğiz...

Popüler Yayınlar