DÜNYAYI KURTARAN KADINLARDA ARA

22.10.13

yaşasın bağzı şeyler

Fotoğraf: Filiz Telek
Daha önce yaşamış olan her şey tekrar yaşayabilir.

Dünyanın en önemli sorunlarından biri olan toprağın fakirleşmesi yaşamı birçok yönden olumsuz etkiliyor. İnsanın toprakla ilişkisi büyük ölçüde kesildiği için bitkisel ve hayvansal atıkların içerdiği besin maddeleri kanalizasyon arıtma ve vahşi çöp depolama sistemleri ile sentetik/kimyasal atıklara karışarak doğrudan denizlere ulaşıp kirlilik yaratıyor, besin maddeleri toprağa geri dönemediğinden, yetiştirdiğimiz gıdaların gelişimi için sentetik gübrelere ihtiyaç duyuluyor, bunların kullanımı ile ortaya çıkan kirlilik aynı kısır döngüyü beslemeye devam ediyor. Bu süreci tersine çevirmek için atılacak en önemli adımlardan biri aslında kadim bir insan aktivitesi olan kompost yapımının tekrar benimsenmesi. Sentetik olmayan tüm atıklarımızı evlerimizde çiftliklerimizde ve kent ölçeğinde komposta dönüştürerek sağlıklı toprak ve sağlıklı gıdaya erişimimizi arttırmak mümkün. Atölyede kompostun ne olduğu ve nasıl yapıldığını anlatmaya çalışacağım. Ev ölçeğinde bir solucan kompostu düzeneği ve bahçe/çiftlik ölçeğine uygun Berkeley metodunu da imkanlar dahilinde uygulamalı olarak göstereceğim. Geçen yıl İstanbul'da yaptığımız benzer bir atölyenin kısa bir filmini İstanbul Permakültür Kolektifinin blogunda izleyebilirsiniz. Atölyenin tüm organizasyonunu yapan Kır Çocukları ekibinden Nihal Poyraz Temürcü'ye ne kadar teşekkür etsek az. Lütfen organizasyonu kolaylaştırmak için Kayıt Formunu doldurun.

Lojistik bilgiler:
Ne zaman: 27 Ekim Pazar, saat 12:30-18:30
Nerede: Çiğdemim Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği, 
Çiğdem Mahalesi, 1551. Cad., 14-A, Çankaya, Ankara.

Atölye Katkısı: kişi başı 25TL (bütçenizi aşıyorsa askıda atölye uygulamasından yararlanabilir, değilse başka şekilde katkıda bulunabilirsiniz)

Atölyeden sonra birlikte ODTÜ'deki yasadışı yol inşaatına karşı direnen dostlarımıza destek vermeye gidebiliriz. Görüşmek üzere...


14.10.13

ekokadın ne ayol: salçadan cife ekokadın buluşması izlenimleri

Fotoğraf: Elif Balçık

Geçen haftasonu Çanakkale'de yaptığımız ekokadın buluşmasına hazırlandığımı yazmıştım. Öncesinde de sonrasında da birçok defa gelen ekokadın ne ayol sorusu üzerine izlenimlerimi aslında hemen yazmak istedim ama buluşmadan sonra hemen yollara düştüğüm ve sinüslerim hızlı gelen sonbahardan etkilendiği için ancak yazabiliyorum.


Önceki yazıda da bahsettiğim gibi ekokadın buluşması Buğday Derneği'nin ilkini Mart ayında İstanbul'da gerçekleştirdiği bir etkinlik. Bu buluşma çok güzel geçince Çanakkale'de yeni kurulan üretici ve tüketici topluluğu ÇAYEK'le birlikte ikincisini düzenlemişler. Benim anladığımca ekokadın buluşması ekolojik yaşamla ilgilenen kadınların sosyal medyada ya da bloglarda, ev gezmelerinde, orda, burda paylaşmakta oldukları bilgi ve deneyimleri toplanıp yüz yüze konuştukları bir etkinlik. İki gün boyunca aslında herkesi ilgilendiren ama kadınların daha çok ilgi duyduğunu sürekli gözlemlediğimiz sağlıklı beslenme, doğal tarım, temizlik, bilinçli tüketim, alternatif tıp gibi birçok konuya kadın gözüyle baktık ve birbirimizden çok şey öğrendik.

Buluşma formatı önceden hazırlanmış sunumlar şeklindeydi ama iki gün boyunca devam eden uzun ve koyu bir sohbet havasında geçti. Nitekim 40 tane kadını bir odaya koyup evet konumuz alışveriş ya da gıda ya da temizlik dediğinizde söyleyecek bir şeyi olmayan pek yoktu. Çeşitli mecralarda bilgi ve deneyimlerini zaten paylaşmakta olan Güneşin Aydemir (Günbilgesi), Oya Ayman (Buğday Dergisi), Emel Kızılcık (Ahlatdede), Sevgi Akar (http://kendineyeterlitoplum.wordpress.com/2012/08/), Mercan Uluengin (ZehirsizEv) ve Elif Alın (Homeopati Derneği) ile birlikte ekolojik gıda, etiket okuma, kırsalda yaşam ve kendine yeterlilik, ekolojik temizlik malzemeleri, permakültür, gıdaları koruma ve saklama yöntemleri, homeopati, kompost ve de tabii ki menstruasyon kaplarından bahsettik. ÇAYEK'ten Elif Balçık ve buluşma mekanı Pan Atölye'den Ece Aykan buluşmadan önce ve buluşma sırasında akla gelebilecek her tür organizasyonu yaparak bu buluşmayı mümkün kıldılar. Permakültür Çanakkale'den Eminemiz sunumların dijital ortamda gerçekleşmesine yardımcı oldu, ve bütün katılımcılar sadece buluşmaya görüş ve deneyimleriyle katkı yapmakla kalmayıp sayısız çeşit yemek yapıp getirerek hem gözümüzü hem karnımızı doyurdular. Tabii ki konuşmaya ve öğrenmeye doymadık, tekrarı hem gerekli hem şart diye düşünüyorum. Ayrıca katılımcılar İstanbul'daki buluşmada oluşturulan e-posta grubuna katılarak ekokadın ağına dahil oldular ve elektronik ortamda paylaşıma devam ediyorlar. Ayrıca Çanakkale'de çeşitli konulara eğilen ekokadın atölyeleri düzenlemek için çalışmalar da başlamış durumda. 

Neden ekokadın?

Neden kadınlara özel bir toplantı yaptığımız ve erkekleri dışladığımız sorusu daha ilk günün sabahında, evde hazırlanan mamaların taşınmasına yardımcı olan eşlerden geldi. Katkıları için teşekkürler ederek kendilerine kapıyı gösterdikten sonra kendi aramızda bu konuyu konuştuk. Şimdi burada kendi bakış açımı bir de yazılı olarak paylaşmak istedim.

Kadınlara özel bir blogun yazarı olarak benim için neden kadınlara özel bir toplantı yapıldığı sorusunun cevabı aslında çok net. Ama bu konuda kafası karışık olanları anlıyor, tersini düşünenlere de saygı duyuyorum. Kimileri bu tür bir kapalılığı çocuk bakımı, ev temizliği ya da yemek yapma gibi konuların kadınların üzerine yıkılmasını desteklediğimiz şeklinde yorumlayabiliyor. Kimisi de erkekleri dışlamanın onlara haksızlık olduğunu düşünüyor. Bence bugün kadın işi olarak sınıflanan ve bizim eşitlik kaygısıyla biraz da uzaklaşmaya çalıştığımız şeyler aslında temel yaşamsal ihtiyaçlar. Karnımızı sağlıklı yiyeceklerle doyurmak, doğal şifa yöntemleri, sağlıklı barınak ve gerçek temizlik kendine yeterliliğin ve özgürlüğün temelleri. Kadın, erkek herkesin bu konularda bilgi sahibi olması gerektiğini ve kadınların bu alanları terk etmeye çalışmamaları gerektiğini düşünüyorum. Evet yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi işler ağırlıklı olarak kadınların üzerine yıkılıyor. Ama farkındaysanız işi kadınlar yaparken kararları yine erkekler veriyor. Tarım politikası, reklamcılık, bankacılık, sağlık, eğitim, devlet yönetimi vs...Yani tabağımıza gelen yemeği kadın gidip satın alıp pişirse de aslında hangi yeyiyeceğin nasıl üretilip tabağımıza nasıl ve kaç liraya geleceğine erkekler karar veriyor. İşte kadınların evde kendi kendilerine bu işlere gömülmesi yerine dışarı çıkıp bu konuları tartışmalarını, yani artık entelektüel ve de siyasi düzeyde bu konularla uğraşmalarını son derece olumlu buluyorum. Kararlarda söz sahibi olabilmemiz için tek yol da bence daha çok düşünmemiz, yazmamız ve konuşmamız.

Erkek dünyasında kadınlara yer açan, nefes aldıran ve onları öne çıkaran her şeyi çok kıymetli buluyorum. Birçok kadim (ve ataerkil) kültür ve bazı çağdaş yaklaşımlar da dünyanın içinde bulunduğu savaş ve adaletsizlik durumunu eril enerjinin yükselişine bağlıyor ve önümüzdeki süreçte dişil enerjilerin yükseleceğini ve dünyayı şifalandıracağını öngörüyorlar. Eril ve dişil enerjiler fiziksel kadın ve erkek cinsiyetlerine tam karşılık gelmese de kadınların baş başa olduğu ortamlarda dişil enerjinin yükselişi açıkça hissediliyor ve dünyayı kurtarmak için dişilin şifalandırıcı etkisine şans vermek gerektiğine inanıyorum. Dişil erilden daha iyi olduğu için değil, her şey gibi bunların da dengede olmaları gerektiği için...  

Popüler Yayınlar